24 Temmuz 2012 Salı
IKEA' nın artırılmış gerçeklik teknolojisi
Her yıl Ağustos ayında katologlarını yenileyen IKEA, 2013 sezonu için müşterilerine farklı bir deneyim sunmak istemiş ve kataloglarını artırılmış gerçeklik teknolojisi kullanarak tasarlamış. Kullanıcılar, önümüzdeki ay çıkacak kataloğu, akıllı telefonlarına indirdikleri IKEA uygulamasıyla animasyonlu şekilde inceleyebilecekler. Örneğin uygulamayı yükleyen kullanıcı, katalogdaki IKEA gardrobuna telefondaki uygulamayla baktığı zaman içindeki rafları ve eşyaları da detaylı olarak görebilecek.
Kataloğun dijital versiyonu ise 31 Temmuz'da IKEA'nın sitesinden indirilebilecek.
http://www.youtube.com/watch?v=QQ8HNXtl7jQ&feature=player_embedded#!
Senin kostümün hangisi?
Sosyal medya platformalrının renklerini, figürlerini taşıyan herşeyi gördük. Peki, şimdi size bu sosyal mecraların elbiseleri, ayakkabıları ve daha bir çok aksesuarları var desem ne dersiniz? Bu farklı fikirle karşımıza çıkan (@bforbel) 'in Bforbel isimli blog'unu da takip etmenizi öneririm.
23 Temmuz 2012 Pazartesi
Andy Grammer’ın YouTube’daki çok başarılı interaktif müzik videosunundan sonra sira peuget’da…
Yeni 2012 Peugeot 208 gerçekten çok şık bir küçük otomobil, üstelik önceki 208’den çok daha hafif. Bu aracın temsil ettiği dinamik ve atak hayat felsefesi, bu interaktif YouTube videosunda hayat bulmuş.
Neredeyse tüm film boyunca çırılçıplak olarak görülen baş erkek oyuncusuyla da dikkat çeken film, hikaye boyunca bize çeşitli mücadelelerde akışa kapılmamız ya da geri çekilmemiz konusunda seçenekler sunuyor. Ben sürekli “challenge accepted” modunda ilerledim. Bu tip projeleri uzaktan sıkıcı bulurum ama Peugeot 208 filmini ilk görüşte baştan sonra -gülümseyerek- izlediğimi itiraf etmeliyim. Basit görünen bir fikri iyi bir prodüksiyonla hayata geçirmeyi başarmışlar.
Video 2 milyon izleme sayısına yaklaştı bile…
http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=1KduwP0wv2w
Türk gençliğinin flört kodları
MediaCat dergisinin yayınladığı araştırmaya göre, harem-selamlık düzen hala Türk toplumunda kadın-erkek ilişkilerinin temelini oluşturuyor. Türk gençliğinin flört kodlarını ortaya çıkaran araştırmaya bir göz atalım.
- Kadınlar ve erkekler erken yaşlardan itibaren farklı ortamlarda sosyalleşiyor ve cinsiyet ayrımı Türk toplumunun en temel belirleyenlerinden birisi.
Kızlar daha büyük yaşlardaki kadın akrabalarıyla, erkekler ise aynı yaşlardaki hemcinsleriyle vakit geçiriyor.
Kadınlarla erkeklerin daha ileriki yaşlardaki etkileşimlerine yansıyan harem-selamlık düzeni kişinin kimliğinin serpildiği ergenlik dönemine kadar dayanıyor.
Bu düzen ileriki yaşlarda erkekleri el üstünde tutup, kadınları eve hapsederek toplumsal hayattan dışlarken, lise döneminde de bu sistem tersi yönde çalışıyor. Lise dünyasında karşımıza toplumsal hayatta daha aktif, baskın kızlar tarafından sıklıkla tartaklanan, ezilen, sakin ve pasif erkekler çıkıyor.
Lisedeki kadın-erkek ilişkilerine damgasını vuran toplumsal gerçek, dünyayı tanımaya çalışan ergen erkekler ile üzerine 40 yaşında bir kadının tavır ve tecrübelerini giyinmiş bir genç kızın iletişim kuramaması.
Bu farklılık öyle çarpıcı bir hale geliyor ki, aynı yaş grubundaki erkekler kızları “cazgır”, “tehlikeli” sıfatlarıyla tanımlarken, kızlar kendi yaşıtı erkekleri “ergen” ve “pasif” olarak ti’ye alıyor.
Analı kızlar garip yiğitler
-Anneleri ve annelerinin arkadaşlarıyla konuşarak edindikleri bilgilerle liseli kızlar, yaşıtları olan erkeklerden “ne istediklerini bilmelerini”, “internetten değil, yüz yüze konuşacak kadar cesur olmalarını”, “sevdiklerini sadece söylemekle kalmayıp bir de hissettirmelerini” istiyor.
Liseli erkekler ise “erkek değilse karşıma çıkmasın zaten” diyen bu kızların “asabi tepkilerinden” veya aşağılanmaktan korkup çekiniyorlar.
Başarısızlık/reddedilme korkusu, kız ve erkeklerin arasındaki mesafeyi iyice açıyor.
Bu fiziksel ayrımın en önemli sonucu ise kızların ve erkeklerin ayrı dil kalıpları geliştirmesi, aynı sözcükleri kullanarak başka şeyler anlatmaları ve birbirlerini hiç anlamamaları.
Kızlar arasında “sünepe” sözcüğü yaygın tüketim alışkanlıklarını toplumsal baskı ile kabullenen erkekleri tanımlamak için kullanılırken, aynı sözcük erkekler tarafından cesaretsizliği anlatmada kullanılıyor.
Baktığınız kıza şu an ulaşılamıyor
-Kızlar ve erkekler flört söz konusu olunca ortak bir davranış kodu geliştiriyor: Tanışamama. Kızlar kendilerini olabildiğince baskın göstermeye özen gösterseler de, hala ilk adımı erkekten bekliyor. Erkekler de hoşlandıkları kızla tanışmak için adım atmaktansa “bakmayı” tercih ediyor. Peki baktığı kız senden hoşlanmışsa ne yapar: “O da bakar”
Bu bakışma kızlar ve erkekler tarafından tamamen farklı anlaşılıyor. Kızlar için bu tanışmaya bir davet iken, erkekler bu gülümsemeyi cinsel davet olarak algılıyor.
-Kendi hemcinsleri ile sosyalleştiğinde yaptığı maça gitmek, oyun salonuna gitmek gibi aktivitelere kızları davet etmeyen erkeklerin, kızlarla vakit geçirmek, kızlarla tanışmak için geliştirdiği en temel strateji AVM’lere gitmek ve buralarda yemek yemek.
-Sanılanın aksine Facebook birinci değil ikinci aşama ve ikinci aşamadan sonrası tanışmaya kıyasla daha kolay: MSN, SMS/BBM/whatsapp, telefonla konuşma ve buluşma.
Facebook jargonu
-Kendilerini karşısındaki kişiye tam olarak anlatamayan gençler Facebook, MSN, BBM gibi ortamlardaki araçları kullanarak iletişim kuruyor. Örneğin bir kıza ondan hoşlandığını söylemektense profil resmini “like” etmek çok daha kolay ve üstelik yanlış anlaşılmıyor.
Sorun baş başa kalmak
-Sorun baş başa kalan iki gençten birinin diğerine duygularını veya arzularını açamaması değil, iki gencin arkadaş grubu arasından sıyrılarak birbiriyle tanışmak ve bir şeyleri başlatmak için ne yapacaklarını bilememeleri.
Melis ALPHAN
(Kaynak: Hürriyet)
http://www.hurriyet.com.tr/magazin/yazarlar/19911036.asp
Sosyal medya & focus group çatışması
Son günlerde sıkça bahsedilen ‘’ focus group’’ geleneksel yönteminin yerini Sosyal Medya’ya bırakması.. Aslında bıraktı denemez ama teknoloji cağının getirisi olarak görülen bu durumun aslında iyi mi kötü olduğu hakkında herkesin sorusu var.. Sosyal medya ‘’ focus group’’ yönetiminin yerini alır mı? Bu ne zaman olur? Online olarak elde edilen veriler yüz yüze temaslarla elde edilen verilerin doğruluğuna saip olabilir mi? Birbirlerini destekleyerek ilerleyen nesillere beraber yolculuk edemezler mi? Gibi bir sürü soru mevcuttur. Gelin örnekler üzerinden bakalım.. Sosyal medyayı benimseyen bir marka örneği olarak Mercedes-Benz’e göz atalım. Alman otomotiv endüstrisindeki ilk online pazar araştırma topluluğu olan “Stars Insight” ile Mercedes-Benz web 2.0 ve sosyal medya dinamiklerini kullanarak 20 – 45 yaş grubundaki sürücülerden oluşan hedef kitlesiyle temas kuruyor ve online pazar araştırmalarını bu web sitesi üzerinden yürütüyor. Bu site üzerinde anketler, moderasyona tabi tartışma ve forum ortamları, chat odası, medya galerisi, fikir yarışmaları, ürün ve hizmet değerlendirme ve yorum bırakma opsiyonları yer alıyor. Stars Insight ile Mercedes bir yandan hedef tüketici topluluğuna test amaçlı pazarlama materyallerini sunar ve reklam kampanyalarını tanıtırken bir yandan da fikir yarışmalarıyla tüketicilerine talep ettikleri özelliklere ve servislere dair önerilerini paylaşma imkanı sağlıyor. Belki de asıl soru sosyal medyanın günlük hayatta pek de etkisinin hissedilmediği ürün ve hizmetler için ortaya çıkıyor. Sosyal medya “focus group”ların yerini gerçekten alır mı yoksa yüz yüze yapılan görüşmelerle katılımcıların tepkilerinin samimiyetini görebilmek adına “focus group” yöntemi varlığını sürdürmeye devam eder mi? Focus group araştırmalarının en güçlü yanı katılımcıların tepkilerini doğrudan gözlemleme şansı tanıyor olması. Online araştırmalarda kimi katılımcılar anonimliğin verdiği rahatlıkla gerçek hislerini ve düşüncelerini gizleyebilirler, öyle değil mi? Öte yandan geleneksel pazar araştırma yöntemlerinde katılımcılar bir ürün ya da hizmete dair yanıt vereceklerinin bilinciyle, aslında yanıtlarını şartlanmış olarak veriyorlar. Oysa sosyal medyada; twitter örneğinde olduğu gibi kullanıcıların kendi deneyimlerini hiçbir yönlendirme olmadan paylaştıklarına tanık oluyoruz. Bu açıdan bakıldığında sosyal medyanın tüketici algısına dair daha rafine bulgular sağlayacağı kanısına varmak da mümkün. Mike Moran konuyla ilgili bir makalesinde bu ikileme bence gayet akılcı bir yorumla yaklaşıyor. Sosyal medyayı pazar araştırmasının bir parçası olarak ele alırsak focus group ve sosyal medya birbirini destekleyen iki araç olarak kullanılmaya devam edebilir. Focus group gibi geleneksel araştırma yöntemleriyle elde edilmesi zor olan bulgulara sosyal medya takibiyle ulaşılırken sosyal medyada karşılaşılan bulgular anket ya da focus group gibi yöntemlerin yardımıyla desteklenebilir…
Dondurmaya, ayakkabıya, elmas’a ve Brad Pitt’e bayılırız!
Bütün müzisyen, yazar, filmlerin konusu olan ” kadınlar ne ister?” sorusu üstesinden geldiğimiz onca bilimsel, toplumsal sorun ve bulguların sonucunda çözülemeyen tek bilinmeyen :) Tamam, tamam burda karmaşık olmadığımızı ya da bizi anlamanın kolay olduğu ama erkeklerin beceremediği değil söylemeye çalıştığım. Aksine, herşeyi durup dururken karmaşıklaştırdığımızın bilincindeyim. ( Bir bayandan gelmeyecek itiraf, not edin :) Tüm bu karmaşıklığın yanı sıra şimdide size Kadınlar internetten ne ister sorusunun yanıtını vereceğim. Yanlız bu araştırma yapılırken; kadınların karmaşıklığından olsa gerek bir türlü kesin, net cevaplar ne yazık ki bulunamamıştır. Malum kadınlar için durum erkeklerin ki kadar kötü değil. Keza bir erkeğin isteyebileceği şeyler bir elin parmaklarını muhtemelen geçmeyecektir.
Ama erkeklerin elinde artık her şeyin aranıp bulunabildiği ve aynı zamanda ölçülebildiği internet gibi muazzam bir platform var. Sosyal medya izleme şirketi NetBase de aynı şekilde düşünmüş ve kadınların ne istediğini internette araştırarak, hem üslup hem de sonuçlar bakımından esprili bir infografik ortaya çıkarmış. Hemen söyleyelim araştırmada erkekler de var.
İnfografikte erkeklerin internette en çok aradığı şeyin tahmin edileceği gibi araba olduğu görülüyor. Bu kitle arasında arabaların kadınlardan daha iyi olduğunu düşünenler dahi var. Sonuçlarda Ford, Honda ve Dodge en çok tercih edilen üç marka olarak öne çıkıyor. Erkeklerin diğer aradığı şeyler ise yemek, elektronik ve kadın olarak sıralanıyor.
İnfografiğe göre kadınlar internette en çok dondurma arıyor. Dondurmayı ayakkabı, elmas ve Brad Pitt izliyor. İnfografik erkeklere dondurma seçiminde ipucu sayılabilecek marka tercihlerini de sunuyor. Kadınlar dondurma konusunda en çok vanilya ve çikolata aromalarını tercih ediyor.
Araştırma sonuçlarında erkek ve kadınlar ile ilgili hem ilginç hem de eğlenceli detaylar bulunuyor. İncelemenizde fayda
Uygulamanın Kralı
Fifty Three’nin yeni uygulaması Paper; arabirimi, çizim hassasiyeti, tasarımıyla gerçekten muhteşem bir uygulama. İster hayal gücünüzü kendi çizgilerinizle hayata geçirin isterseniz de gördüğünüz bir kare üzerinden mucizeler yaratın.
iTunes App Store’dan ücretsiz olarak indirebildiğimiz uygulama, tıpkı Hipstamatic’te olduğu gibi, ek özelliklerini belirli ücretlerle veriyor. Bu ek özellikler çizim için kullanılabilecek kalem ve boyaları içeriyor ki, uygulamadan keyif alıp bu ek özellikleri satın almamak imkansız gibi görünüyor.
” Meral Okay ”
Bir gün evi düzenlerken fark ettim. Bir de baktım ki, benden çok Yaman”ın eşyaları var…Küçük küçük poşetlerle sızmıştı. Aşk bir sızma halidir… Yaman o kadar temiz bir adamdı ki ona kızamazdınız. Bir o kadar da yiğitti. Ben derdim ki; bu adam ne zaman yorulacak! Meğer acelesi varmış…Herşeyi o kadar yoğun, hızlı ve coşkulu yaşıyor ve yaşatıyordu ki büyüleyici bir şeydi bu. Ben köşeleri çok olan bir insandım. Yaman beni eğitti… Aşk kendinden vazgeçme halidir, kendi benliğini ezmeden ”biz” olabilme halidir…İnsan egosu denetlenmesi en güç şeydir. Bunu ancak aşk becerebilir, sadece aşk ile üstünden atlayabilirsiniz… Biz birbirimize karşı çok saygılıydık… Eee bazen de sıkılırdık, hele üç beş aydır bir aradaysak birbirimizin gözüne bakardık, önce kim gidecek diye, böyle nefes molaları da verirdik… Döndüğümüzde yepyeni bir enerji ve hasret bekliyor olurdu bizi… Aşk bazen de bir kıyamama halidir… Şunu çok açık yüreklilikle söyleyebilirim, o benden daha iyi bir insandı…O kadar bebek, o kadar adam, o kadar temiz, onun kadar beklentisiz, onun kadar temiz yaşamayı öğrenmeye çalıştım. Buradan bir öğretmen öğrenci ilişkisi anlaşılmasın…O, o kadar ahlaklı ve temizdi ki, yaşam biçimi ve duruşu karşısında başka türlü olamazdınız. Onun yanında kirli kalamazdınız. Böyle bir şölen gibi, bir lunapark gibi sevdalık yaşayınca bu görkemi taşımayan her şey bir çadır tiyatrosu gibi geliyor insana…Bu ateşle yanma hali o kadar derinden, için için yanıyor ki, dönüp bir başka ölümlüyü yakmaya içi elvermiyor insanın…Yaman’la her günümüz sevgililer günüydü…Eşine bu kadar çok çiçek getiren bir adamı daha analar doğurmamıştır…Biz birçok defa sabah uyanıp birlikte gün doğumunu seyreder, ne bileyim çingene vapuruna binip sabah erken boğaz’ı turlardık.Bugün eksik olan ne? Bu topraklarda eksik aşk ve mutluluk kutsanmaz, ayrılık ve acı kutsanmıştır… Birlikteliklerdeki tutku kutsanmaz da, ayrılıklardaki tutku kutsanır hep…Yaralarıyla mutlu olmaya daha yatkın bir kültüre sahibiz biz..
Meral Okay ~ Bir Nefes İstanbul
Ziyaretçiniz bol olsun!
Pinterest yoluyla blogunuzu nasıl daha popüler hale getirirsiniz? Pinleme nasıl yapılır?
Artık sadece blog yazıyor olmak diğer sosyal mecralarda yer alan arkadaşlarınızdan sizi ayrıştırmaz. Farklı olmak, daha çok etki toplamak için bir de o blog sayfasının trafiğini yükseltmek gerekir.
Gelelim nasıl olacağına:
1. Blog’unuza diğer sosyal mecralara da yer verin. Bunu her önünüze gelen mecrada değilde, seçici davranarak ve ilgili alanlara yayarak yapmalısınız.
2. Pinterest’i kullanın! Nasıl olacak, orası sadece fotoğraf paylaşımı yapılan bir platform demeyin. Pinterest reklam çalışmanıza başlamadan çnce küçük bir araştırma yapın. Blogunuzda yazdığınız konular hakkında diğer kullanıcıların pinleyip pinlemediğine ve ne kadar kişinin bu tip konuları takip ettiğine bakın.
3. Pinterest’te yapacağınız araştırmada karşınıza şunlar çıkacaktır: Aradığınız terimi içeren Pinleri, aradığınız terimler hakkında oluşturulmuş olan boardları ve bu terimlere profil bilgilerinde yer veren kullanıcıları
4. Daha popüler olduğunu düşündüğünüz konular hakkındaki yazılarınızı pinleyin.
Unutmayın ki amacınız her bir yazınızın Pinterest üzerinde yer alması değil. Amacınız Pinterest’te blog yazılarınıza yer vererek blogunuza daha çok okuyucu çekmek.
5. Pinterest tamamen görsellik üzerine kurgulanmış bir sosyal medya platformudur. Bu nedenle, Pinterest’te çok kişiye ulaşmak için pinleyeceğiniz resimlerin kullanıcılarda yaratacağı algı da çok önemli. Her kullanıcının dikkatini çeken nesneler farklı olduğundan, seçeceğiniz resim de her bir kullanıcı da farklı etkiler yaratacaktır. Bu noktada karar vermeniz gereken iki unsur var. Blog yazınızda kullandığınız resimleri Pinterest’te paylaşırken de kullanabilirsiniz. Bu resimler, yazınızla daha fazla örtüşen resimler olduğundan, Pinterest kullanıcılarında yazınız hakkında bir izlenim oluşturacaktır. Bunun yanı sıra konuyla alakalı herhangi bir resmi de Pinterest’e yükleyebilirsiniz.
6. Mutlaka pinlediğiniz her konu hakkında açıklama yazın. Çünkü hiç kimse o konunun içeriğini sizden daha iyi bilemez ve kullanıcılar ne ile karşılaşacakları konusunda bilgi sahibi olmak isterler.
7. Pin it eklentisi, blogunuzu ziyaret edip yazılarınızı okuyan kişilere, yazılarınızı hızlı bir şekilde Pinterest’te paylaşma imkanı tanır. Pin it butonu ile paylaşılacak yazılarınıza ait açıklamaları siz belirlediğinizden, okuyucularınız hız ve kolay bir şekilde Pinterest’te sizin marka temsilciniz rolünü alacaklardır. Diğer sosyal medya platformlarına ait paylaşım butonlarının aksine, Pin it butonunun her bir yazınıza tek tek eklemeniz gerekmektedir. Zahmet gerektiren bir işlem olarak gözükse de, birkaç dakika içerisinde kurabileceğiz bir paylaşım eklentisidir. Bu çabanızın karşılığı olarak, pin resmi seçme ve açıklamayı istediğiniz gibi yazma olanaklarını elde edeceksiniz ve her bir kullanıcı yazılarınızı sizin gözükmesini istediğiniz şekilde paylaşmış olacak.
Bu aşamadan sonra yapmanız gereken şey blogunuza Pinterest’ten gelen trafiği ölçmek ve takip etmek. Beğenilen blog yazılarınız doğrultusunda kendinize bir yol çizebilir ve kullanıcıların daha çok ilgisini çekecek konular üzerine fikir beyan edebilirsiniz. He bir de bu trafiği daha belirgin bir şekilde ölçmek istiyorum diyorsanız. En verimli sonuçlar için Google Analytic’ten yardım alabilirsiniz
Artık sadece blog yazıyor olmak diğer sosyal mecralarda yer alan arkadaşlarınızdan sizi ayrıştırmaz. Farklı olmak, daha çok etki toplamak için bir de o blog sayfasının trafiğini yükseltmek gerekir.
Gelelim nasıl olacağına:
1. Blog’unuza diğer sosyal mecralara da yer verin. Bunu her önünüze gelen mecrada değilde, seçici davranarak ve ilgili alanlara yayarak yapmalısınız.
2. Pinterest’i kullanın! Nasıl olacak, orası sadece fotoğraf paylaşımı yapılan bir platform demeyin. Pinterest reklam çalışmanıza başlamadan çnce küçük bir araştırma yapın. Blogunuzda yazdığınız konular hakkında diğer kullanıcıların pinleyip pinlemediğine ve ne kadar kişinin bu tip konuları takip ettiğine bakın.
3. Pinterest’te yapacağınız araştırmada karşınıza şunlar çıkacaktır: Aradığınız terimi içeren Pinleri, aradığınız terimler hakkında oluşturulmuş olan boardları ve bu terimlere profil bilgilerinde yer veren kullanıcıları
4. Daha popüler olduğunu düşündüğünüz konular hakkındaki yazılarınızı pinleyin.
Unutmayın ki amacınız her bir yazınızın Pinterest üzerinde yer alması değil. Amacınız Pinterest’te blog yazılarınıza yer vererek blogunuza daha çok okuyucu çekmek.
5. Pinterest tamamen görsellik üzerine kurgulanmış bir sosyal medya platformudur. Bu nedenle, Pinterest’te çok kişiye ulaşmak için pinleyeceğiniz resimlerin kullanıcılarda yaratacağı algı da çok önemli. Her kullanıcının dikkatini çeken nesneler farklı olduğundan, seçeceğiniz resim de her bir kullanıcı da farklı etkiler yaratacaktır. Bu noktada karar vermeniz gereken iki unsur var. Blog yazınızda kullandığınız resimleri Pinterest’te paylaşırken de kullanabilirsiniz. Bu resimler, yazınızla daha fazla örtüşen resimler olduğundan, Pinterest kullanıcılarında yazınız hakkında bir izlenim oluşturacaktır. Bunun yanı sıra konuyla alakalı herhangi bir resmi de Pinterest’e yükleyebilirsiniz.
6. Mutlaka pinlediğiniz her konu hakkında açıklama yazın. Çünkü hiç kimse o konunun içeriğini sizden daha iyi bilemez ve kullanıcılar ne ile karşılaşacakları konusunda bilgi sahibi olmak isterler.
7. Pin it eklentisi, blogunuzu ziyaret edip yazılarınızı okuyan kişilere, yazılarınızı hızlı bir şekilde Pinterest’te paylaşma imkanı tanır. Pin it butonu ile paylaşılacak yazılarınıza ait açıklamaları siz belirlediğinizden, okuyucularınız hız ve kolay bir şekilde Pinterest’te sizin marka temsilciniz rolünü alacaklardır. Diğer sosyal medya platformlarına ait paylaşım butonlarının aksine, Pin it butonunun her bir yazınıza tek tek eklemeniz gerekmektedir. Zahmet gerektiren bir işlem olarak gözükse de, birkaç dakika içerisinde kurabileceğiz bir paylaşım eklentisidir. Bu çabanızın karşılığı olarak, pin resmi seçme ve açıklamayı istediğiniz gibi yazma olanaklarını elde edeceksiniz ve her bir kullanıcı yazılarınızı sizin gözükmesini istediğiniz şekilde paylaşmış olacak.
Bu aşamadan sonra yapmanız gereken şey blogunuza Pinterest’ten gelen trafiği ölçmek ve takip etmek. Beğenilen blog yazılarınız doğrultusunda kendinize bir yol çizebilir ve kullanıcıların daha çok ilgisini çekecek konular üzerine fikir beyan edebilirsiniz. He bir de bu trafiği daha belirgin bir şekilde ölçmek istiyorum diyorsanız. En verimli sonuçlar için Google Analytic’ten yardım alabilirsiniz
20 Temmuz 2012 Cuma
Like sayısıyla soyunan kadın
Geleneksel reklamcılığın en çok başvurduğu dikkat çekme yöntemlerinden biri olan seksüel içerik, sosyal medyada da markalara veya kişilere prim yaptıran yegane araç. Bunun için fazla uzağa gitmeden ülkemizdeki günlük milyonlarca trafik alan büyük haber sitelerinin içeriğine ve Hilal Cebeci/Esra Ceyda Kardeşler gibi binlerce takipçisi bulunan Twitter fenomenlerinin neler yaptıklarına bakmak yeterli.
İnsan benliğinin yumuşak karnı olarak niteleyebileceğimiz bu bölgeye haliyle vuran da çok oluyor. Sosyal medya tarafında da yaratıcılık ve bilinirlik arayan ajansların kalemi de zaman zaman seksüel içeriğe kayıyor. Arnold Amsterdam adlı reklam ajansı, Hollandalı moda markası Stüssy için hazırladığı Facebook kampanyasında, gelen like sayısına göre üzerindekileri çıkarması için kadın bir model kullanıyor.
Bir erkek giyim markası olan Stüssy’nin Facebook sayfasında, sizi üzerinde 20 kat giysi bulunan bir model karşılıyor. Kampanyaya göre sayfa beğenildikçe model sırayla üzerindekileri çıkarıyor. Kampanyanın hikayesi ise ajans tarafından şöyle ifade ediliyor: “Üzerindeki giysi katmanları altında boğulan modeli bu sefil durumdan kurtarmak için Facebook kullanıcılarının yardımını bekliyoruz. Bu bir kamu görevidir”
Sonuç olarak Stüssy seksüel içeriği ne ilk ne de son kez kullanan marka. Ancak erkekleri hedef alan kampanya için düşünülmesi gereken, bunun kullanıcıları Stüssy ürünlerini satın almaya ikna edecek kadar iyi bir fikir olup olmadığı ve kadınların markaya olan yaklaşımını ne kadar etkileyeceğidir.
Sanat bazen korkutur!
Amerikalı sanatçı Mark Jenkins, insanların gördüklerinde oldukça tedirgin olacağı heykeller tasarlayıp bu heykelleri ülkelerin en kalabalık merkezi sokaklarına yerleştiriyor.
Sokak sanatına başlamadan önce saksofonist ve web tasarımcısı olarak çalışan 41 yaşındaki Jenkins’in bu çalışmalardaki amacı, insanların bir an da olsa kafalarını mobil cihazlarından kaldırıp etrafa bakmalarını; neyin gerçek, neyin sahte olduğunu sorgulamalarını sağlamak.
Sağlık Sektörü Sosyal Medyayı Nasıl Kullanıyor?
Sosyal medyanın sektörler tarafından kullanımına baktığımızda en geriden gelenlerden biri de şüphesiz sağlık ve ilaç sektörüdür. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kuralların net hatlarla belirli olmaması kimi zaman cesareti kırıyor olabilir, bununla beraber sosyal medyanın doğduğu yer olan A.B.D.’de sağlık sektörünün nasıl bir profil çizdiğini öğrenmek bizi biraz rahatlatacaktır.
Araştırmanın sonuçlarına göre A.B.D.’deki 5.754 ruhsatlı hastanenin %21’i aktif olarak sosyal medyayı kullanıyor. Bu, her 5 hastaneden birinin Facebook, Twitter, Foursquare veya Youtube aracılığıyla tanıtım yaptığını ve potansiyel veya halihazırdaki hastalarıyla iletişim kurması demek. Sosyal medyada aktif hastanelerin % 87’sinin bir Facebook hayran sayfası mevcut. Hemen arkasından, % 77 ile lokasyon bazlı servis veren, bulunduğunuz yeri paylaşmak için “check in” yaptığınız, ve sizden başka kimlerin orada olduğunu, daha önceki ziyaretlerinde nasıl yorumlar yaptıklarını görme imkanı veren Foursquare geliyor. Ardından, bu hastanelerin yaklaşık üçte ikisinin, gelecekteki organizasyonları hakkında bilgi vermek, hastalık tarama testleri konusunda halkı bilinçlendirmek ve cesaretlendirmek ve başka faydalı bilgiler vermek için kullandıkları Twitter geliyor.
Sağlık kurumlarının sosyal medya kullanımı sadece hastalarla iletişim kurmakla ve pazarlama aktiviteleriyle sınırlı kalmıyor. Aynı zamanda bu kanalları klinik araştırma işe alımları, hasta monitorizasyonu ve eğitim aktiviteleri için de kullanıyorlar.
Doktorlara gelince…
Bu araştırmaya katılan doktorların % 87’si sosyal medyayı kullandığını belirtirken, beklenenin üstünde bir çoğunluk (% 67) mesleki amaçla sosyal medyayı kullandığını ifade etmiş. Bu aşamada, AMA(Amerikan Tıp Birliği), hekimlere sosyal medyada özel ve profesyonel profillerini ayırma konusunda bazı telkinlerde bulunmakta. Özel hayatın işe karışması ve bazı özel bilgilerin korunması konusundaki riskler dolayısıyla, halihazırda kanun olarak kabul edilmiş uygulama şartları olmasa da, gerek sağlık kurumlarının, gerekse hekimlerin proaktif olarak, sosyal medyada kendi kabul ettikleri veya genel kabul görmüş politikalar dahilinde hareket etmeleri en iyisi.
Çarpıcı olanı, araştırmaya katılan ve sosyal medyayı aktif kullandıklarını ifade eden sağlık kurumlarının % 45’inin, kendi oluşturdukları bir sosyal medya politikası olmadığını belirtmiş olması.
Eğer bir sosyal medya politikası rehberi oluşturmaya başlayacaksanız, Cleveland Clinic’in uyguladığı kuralları inceleyebilir, daha çok örnek içinse buraya bakabilirsiniz. Yorum, öneri ve katkılarınız içinse aşağıdaki bölüm 24 saat sizlere açık.
Tutacak deyip geçmeyin!
Kahve bardaklarının tutacaklarına Gulf News’un her saat yayınladığı Tweetleri basıyor. Bu Tweetlerin yanına bir de QR kod koymuşlar ki direk Gulf News’un internet sitesindeki haberin tamamına ulaşabiliyorsunuz.
http://vimeo.com/38500966
ÜVERCİNKA
Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye
Laleli’den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
Afrika dahil
Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Birçok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajında akşamüstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında
Afrika hariç değil
Cemal Süreya
Beden benimde karar kimin?
Bir kurtaj konusudur gidiyor… Ve sanki hiç bir sıkıntımız, konuşacak başka husus yokmuş gibi günlerdir bunu konuşuyoruz. Din adamları, devlet adamları ve daha bir çok adam bu konuyu irdelerken kaçırdığımız bir nokta var! Bu konu da fikir beyan etmek kimin hakkı? kim bu ön yargılarını, ahlaki değer kaygılarını üstümüze giydirmek isteyenler?! Daha da önemlisi bu kimin davası? Kadının mı söz hakkı olmalı yoksa beyimiz mi bilir? Ben size söyleyeyim. Bu kadının hakkıdır!! Peki,söz konusu olan kadın bedeniyken erkek söylemleri niye?
Biz “kamu malı” değiliz, vücudumuz “kamu malı” değil! Biz anne, aile gibi kavramlara tıkıştırabileceğiniz olgular değil, KADINIZ! Bedenimiz bize aittir ve bununla ilgili verilecek kararlar yalnızca bizim tarafımızdan verilebilir! Hiçbir erkek, hiçbir devlet büyüğü ve hiç bir ahlak abidesi din adamı bedenimizle alakalı söz hakkı iddia edemez!
* ‘Kürtaj hakkı kampanyasına’ destek olmak ve olanları görmek için http://benimkararim.org/ burayı ziyaret etmenizi, susulmadığını görmenizi isterim.
BENIM BEDENIM BENIM KARARIM
Google’ın tahtına kim oturacak?
Başlığı okudunuzda bu metnin doğruluğu hakkında endişe duyabilirsiniz:) “Nası olur ya koskoca Google’ın yerini kim alabilir? ” diyebilirsiniz. Ama Uluslararası marka değerlendirme kuruluşu’nun teknoloji sektöründe faaliyet gösteren dünyanın en değerli ilk beş markasını okuyunca bu giriş cümleme hemen hak vereceksiniz:)
Gelin size 19 Mart günü New York’ta açıklanacak olan “Dünyanın En Değerli 500 Markası” listesinin bazı ayrıntıları şöyleyeyim: Araştırmaya göre geçen yıl 8. sırada bulunan Apple, sahip olduğu 70,6 milyar dolar marka değeri ile teknoloji devi Google’ı geride bırakarak dünyanın en değerli markası konumuna gelmiş. Apple’ın sahip olduğu 70,6 milyar dolarlık marka değeri Brand Finance’in bugüne kadar ölçtüğü en yüksek marka değeri olma özelliğini de taşıyor. Brand Finance CEO’su David Haigh, fikri ve sınaî hakların marka değeri üzerindeki etkisini anlayabilmek için Apple’ın muhteşem bir örnek olduğunu söylüyor. Apple’ın açık ara önde olduğu listede en değerli 5 teknoloji markasının tamamının ABD menşeli olması ise dikkat çekiyor:
1 - Apple - ABD - $70.6 milyar (Marka Değeri)
2 - Google - ABD - $47.5 milyar
3 - Microsoft - ABD - $45.8 milyar
4 - IBM - ABD - $39.1 milyar
5 - Amazon - ABD - $26.7 milyar
Türkiye’nin ilk LinkedIn projesi Ballentines’tan
Project House tarafından Ballentine’s için hayata geçirilen “B100” kullanıcıların LinkedIn profilleriyle bağlandıkları ve listede ilk üçe girmek için yarıştıkları keyifli bir mücadele… 25-40 yaş arasındaki genç profesyonellerin hedef alındığı B100, aynı zamanda Türkiye’nin ilk LinkedIn kampanyası olmasıyla da dikkat çekiyor.
3 MİLYON LİRALIK ÇİZGİ ROMAN
1932’de yayınlanan ‘Ten Ten Amerika’da’ adlı çizgi romanın kapak sayfası, Paris’te düzenlenen bir müzayedede 1,3 milyon Euro’ya (3 milyon lira) satıldı. Kapağı bu kadar değerli kılan, Ten Ten’in yaratıcısı Belçikalı çizer Herge’nin kaleminden çıkmış gerçek bir nüsha olmasıydı. Müzayedede asıl adı Georges Remi olan Herge’ye ait çok sayıda çizim ve çizgi roman da satışa sunuldu. Genç bir gazeteci olan Ten Ten ve köpeği Fındık’ın maceralarını konu alan çizgi roman, ilk kez 1929’da kaleme alınmıştı. Kısa sürede dünya çapında ün kazanan çizgi dizi, 80 yılda 50’den fazla dilde yayımlandı.
6.5 Milyon Linkedin hesabına noldu?
Şu sıralar Linkedin hesabınıza ulaşamıyorsanız ve çevrenizdekilere sorduğunuz halde hiç bir çözüm bulamıyorsanız. Ben size söyleyeyim: “Rus hackerlar tarafından şifreleriniz kaçırıldıııııııııııııııııı!” :)
Rus hackerlar, 6.5 Milyon Linkedin hesabına ait şifreleri ele geçirmiş ve kendi internet sitelerinde yayınlamışlar. Henüz “Linkedin” bu konuda herhangi bir açıklamama yapmamış olsa da yakında çıkar kokusu demekten başka çare yok.
Peki ben şimdi ne yapmalıyım? diye aklından geçiriyorsanda tavsiyem şudur;
Linkedin hesabını bir süreliğine unut! Kafanı dağıtacak başka şeylere yönel. Mesela, Linkedin hesabına giremeyişin konulu twitlerine gündem konularını ekleyebilir yahut #(hashang) peşinde koşmaya başlayabilirsin.
Hee ” gül gibi hesabım sapa sağlam duruyor. Ama benim Linkedin’ime birşey olmadı bence atıyorsunnn” diyorsan da sen yine de beni dinle ablacım en azından şifreni değiştir.
Sonra ” yok efendim ben duymadım, way nasıl olurmuş” demeyelim.
Saygılar… Perşembeden hayırlı Cumalar..
Twitter’da neler oluyor?
2006’dan bugüne sosyal medya da 140 karakterli mesajla kendimizi ifade ettiğimiz Twitter artık her zamankinden daha ilgi çekici. Neden diye soranlar için: Dünyanın en büyük mikroblogu Twitter, önemli basın organlarının haber özetlerini, video ve fotoğraf içeriklerini mesajların kapsamına aldı.
Kısaca eklentiler, mesajda ayrı bir link olarak yer almayacak ve görüntülenmeleri için “tweet”in büyütülmesi yeterli olacak.
Twitter, yapılan güncelleme için birçok basın kuruluşuyla da anlaşma yaptı. Time dergisi ve Wall Street Journal gibi büyük basın organlarıyla yapılan anlaşma kapsamında, bir zamanlar link halinde beliren YouTube videoları ve Instagram ile çekilen fotoğraflar, tweet’lerin içinde daha fazla yer alacak.
Örneğin, bir kullanıcı tweet’ine New York Times’ın bir linkini eklediği zaman, haberin başlığı, yazarı ve içinde yer alan video da tweet içinde görünecek.
Twitter ürün müdürü Michael Sippey, dün blog sayfasında yaptığı açıklamada, “Bugünden itibaren, Twitter.com ve mobile.Twitter.com adreslerinde, tweet’lerin içinde daha fazla içerik görmeye başlayacaksınız. Ortaklık kurduğumuz web sitelerinin bağlantıların içeren tweet’leri genişlettiğinizde, içeriklerin önizlemesini görecek, fotoğraflara bakacak, video izleyecek ve daha fazlasını yapacaksınız… ” dedi. Wall Street Journal, Breaking News ve TIME gibi çeşitli basın ortaklarımızın zengin içeriğini görecek ve web sitelerine giden bağlantıları bulacaksınız” dedi.
Twitter’da söz konusu ortak kuruluşların tweet’lerine bakıldığında, “view summary” (özeti göster) ve “hide summary” (özeti kapat) seçenekleri belirdiğini görüyoruz. Özeti göster seçeneği tıklandığında, söz konusu haberin kısa özeti ve fotoğrafı (veya videosu) beliriyor.
AMAÇ KULLANIM SÜRESİNİ ARTIRMAK
Analistler, Twitter’ın yapmış olduğu güncellemenin, kullanıcıların mikroblogda daha fazla zaman harcamalarını sağlamak olduğunu belirtti.
Twitter’in daha çok web içeriği sunan bir platform haline gelmesiyle, haber özetlerini sayfa üzerinde okumayı tercih edecek kullanıcıların sayfada daha fazla gezinmesi kaçınılmaz olarak görülüyor.
Twitter’in içeriğinde gittiği önemli güncelleme bugünden itibaren web sayfasında ve iPhone ile Android tabanlı akıllı telefonlarda uygulanmaya başladı. Güncelleme, sadece Twitter için uyumlu ve Tweetie gibi üçüncü parti uygulamalarda çalışmıyor.
Twitter arama fonksiyonunu geliştirmiş ve ilginç bir de ek özellik eklemiş…
Öncelikle faydalı gelişme, artık herhangi bir kelime için hangi dilde yazılmış twitleri aradığımızı seçebiliyoruz. Bir film adı ya da uluslararası bir marka ile ilgili Türkiye’den yazılmış bir şeyleri ararken bu özellikle çok çok hayati.
Ayrıca Bu detaylı arama sayfası ‘’sosyal medya izleme’’ yazılımı gibi de hizmet veriyor. Olumlu, olumsuz ve soru içeren mesajları aramamıza olanak tanıyor. Bunu da şu üç simgeden birisi ile twittinizin içinde yer alıyor mu? Diye bakarak yapıyor. J Olumlu yorum, L olumsuz yorum , ? Soru
“Ahududu Ödülleri” açıklandı …
En kötü film
-Bucky Larson
-Jack and Jill
-New Year’s Eve
-The Twilight Saga: Breaking Dawn — Part 1
-Transformers: Dark of the Moon
En kötü senaryo
-Adam Sandler, Allen Covert ve Nick Swardson (Bucky Larson)
-Steve Koren, Adam Sandler ve Ben Zook (Jack and Jill)
-Katherine Fugate (New Year’s Eve)
-Melissa Rosenberg (The Twilight Saga: Breaking Dawn — Part 1)
-Ehren Kruger (Transformers: Dark of the Moon)
En kötü yönetmen
-Tom Brady (Bucky Larson)
-Dennis Dugan (Jack and Jill) ve (Just Go With It)
-Garry Marshall (New Year’s Eve)
-Bill Condon (The Twilight Saga: Breaking Dawn — Part 1)
-Michael Bay (Transformers: Dark of the Moon)
En kötü erkek oyuncu
-Nick Swardson (Bucky Larson)
-Russell Brand (Arthur)
-Nicolas Cage (Drive Angry, Season of the Witch, Trespass)
-Taylor Lautner (The Twilight Saga: Breaking Dawn — Part 1, Abduction)
-Adam Sandler (Jack and Jill) ve (Just Go with It)
En kötü kadın oyuncu
-Martin Lawrence (Big Mommas: Like Father, Like Son)
-Sarah Palin (The Undefeated)
-Adam Sandler (Jack and Jill)
-Sarah Jessica Parker (I Don;t Know How She Does It) ve (New Year’s Eve)
-Kristen Stewart (The Twilight Saga: Breaking Dawn — Part 1)
6 Mayıs 1972, Merkez Cezaevi
Baba,
Mektup elinize geçmiş olduğu zaman, aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben, ne kadar üzülmeyin desem, yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat, bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum. İnsanlar doğar, büyür, yaşar ve ölürler… Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde, fazla şeyler yapabilmektir.
Bu nedenle ben, erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki, benden önce giden arkadaşlarım, hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de etmeyeceğimden şüphen olmasın.
Oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir.
Bu yola bilerek girdi. Sonunda da bu olacağını biliyordu.
Seninle düşüncelerimiz ayrı ama, beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil, (…) anlayacağını inanıyorum.
Cenaze için, avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara´da 1969´da ölen arkadaşım Taylan Özgür´ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul´a götürmeye kalkma.
Annemi teselli etmek sana düşüyor. Kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun bilim adamı olmasını istiyorum. Bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir.
Son anda, yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir seni, annemi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım…
Oğlun Deniz Gezmiş
Türk gençliğinin flört kodları
MediaCat dergisinin yayınladığı araştırmaya göre, harem-selamlık düzen hala Türk toplumunda kadın-erkek ilişkilerinin temelini oluşturuyor. Türk gençliğinin flört kodlarını ortaya çıkaran araştırmaya bir göz atalım.
- Kadınlar ve erkekler erken yaşlardan itibaren farklı ortamlarda sosyalleşiyor ve cinsiyet ayrımı Türk toplumunun en temel belirleyenlerinden birisi.
Kızlar daha büyük yaşlardaki kadın akrabalarıyla, erkekler ise aynı yaşlardaki hemcinsleriyle vakit geçiriyor.
Kadınlarla erkeklerin daha ileriki yaşlardaki etkileşimlerine yansıyan harem-selamlık düzeni kişinin kimliğinin serpildiği ergenlik dönemine kadar dayanıyor.
Bu düzen ileriki yaşlarda erkekleri el üstünde tutup, kadınları eve hapsederek toplumsal hayattan dışlarken, lise döneminde de bu sistem tersi yönde çalışıyor. Lise dünyasında karşımıza toplumsal hayatta daha aktif, baskın kızlar tarafından sıklıkla tartaklanan, ezilen, sakin ve pasif erkekler çıkıyor.
Lisedeki kadın-erkek ilişkilerine damgasını vuran toplumsal gerçek, dünyayı tanımaya çalışan ergen erkekler ile üzerine 40 yaşında bir kadının tavır ve tecrübelerini giyinmiş bir genç kızın iletişim kuramaması.
Bu farklılık öyle çarpıcı bir hale geliyor ki, aynı yaş grubundaki erkekler kızları “cazgır”, “tehlikeli” sıfatlarıyla tanımlarken, kızlar kendi yaşıtı erkekleri “ergen” ve “pasif” olarak ti’ye alıyor.
Analı kızlar garip yiğitler
-Anneleri ve annelerinin arkadaşlarıyla konuşarak edindikleri bilgilerle liseli kızlar, yaşıtları olan erkeklerden “ne istediklerini bilmelerini”, “internetten değil, yüz yüze konuşacak kadar cesur olmalarını”, “sevdiklerini sadece söylemekle kalmayıp bir de hissettirmelerini” istiyor.
Liseli erkekler ise “erkek değilse karşıma çıkmasın zaten” diyen bu kızların “asabi tepkilerinden” veya aşağılanmaktan korkup çekiniyorlar.
Başarısızlık/reddedilme korkusu, kız ve erkeklerin arasındaki mesafeyi iyice açıyor.
Bu fiziksel ayrımın en önemli sonucu ise kızların ve erkeklerin ayrı dil kalıpları geliştirmesi, aynı sözcükleri kullanarak başka şeyler anlatmaları ve birbirlerini hiç anlamamaları.
Kızlar arasında “sünepe” sözcüğü yaygın tüketim alışkanlıklarını toplumsal baskı ile kabullenen erkekleri tanımlamak için kullanılırken, aynı sözcük erkekler tarafından cesaretsizliği anlatmada kullanılıyor.
Baktığınız kıza şu an ulaşılamıyor
-Kızlar ve erkekler flört söz konusu olunca ortak bir davranış kodu geliştiriyor: Tanışamama. Kızlar kendilerini olabildiğince baskın göstermeye özen gösterseler de, hala ilk adımı erkekten bekliyor. Erkekler de hoşlandıkları kızla tanışmak için adım atmaktansa “bakmayı” tercih ediyor. Peki baktığı kız senden hoşlanmışsa ne yapar: “O da bakar”
Bu bakışma kızlar ve erkekler tarafından tamamen farklı anlaşılıyor. Kızlar için bu tanışmaya bir davet iken, erkekler bu gülümsemeyi cinsel davet olarak algılıyor.
-Kendi hemcinsleri ile sosyalleştiğinde yaptığı maça gitmek, oyun salonuna gitmek gibi aktivitelere kızları davet etmeyen erkeklerin, kızlarla vakit geçirmek, kızlarla tanışmak için geliştirdiği en temel strateji AVM’lere gitmek ve buralarda yemek yemek.
-Sanılanın aksine Facebook birinci değil ikinci aşama ve ikinci aşamadan sonrası tanışmaya kıyasla daha kolay: MSN, SMS/BBM/whatsapp, telefonla konuşma ve buluşma.
Facebook jargonu
-Kendilerini karşısındaki kişiye tam olarak anlatamayan gençler Facebook, MSN, BBM gibi ortamlardaki araçları kullanarak iletişim kuruyor. Örneğin bir kıza ondan hoşlandığını söylemektense profil resmini “like” etmek çok daha kolay ve üstelik yanlış anlaşılmıyor.
Sorun baş başa kalmak
-Sorun baş başa kalan iki gençten birinin diğerine duygularını veya arzularını açamaması değil, iki gencin arkadaş grubu arasından sıyrılarak birbiriyle tanışmak ve bir şeyleri başlatmak için ne yapacaklarını bilememeleri.
Melis ALPHAN
(Kaynak: Hürriyet)
http://www.hurriyet.com.tr/magazin/yazarlar/19911036.asp
S. Godin: Ne bekliyorsunuz, durmayın!
http://www.marketingturkiye.com.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=2757:s-godin-ne-bekliyorsunuz-durmayn-&catid=65:guencel-haberler&Itemid=160
Dünyadaki reklam sektörünün son trendi olan “ürün yerleştirme”, ülkemizde de ekranlarda hızla yer alamaya devam ediyor. Sanal reklamların ürün yerleştirmedeki kullanımı da artıyor.
Nar Ajans’ın geçen 1,5 aylık araştırmasına göre, markaların 495 kez en çok ekran görüntüsü üzerinde ön planda yer alan ürün ve marka isimlerinin yerleştirildiği reklamları tercih ettiğini de ortaya çıkardı. Markaların ikinci sırada 355 kez tercih ettiği ürün yerleştirme reklamı ise, ürünün senaryo içinde pasif bir şekilde kullanıldığı tarz oldu. Dijital teknikler kullanılarak görüntü üstüne bindirilmiş sanal ürün yerleştirme reklamlarının sayısının da hızla arttığının ortaya çıktığı son araştırmada, bu tür reklamı tercih eden marka sayısının 100’e yaklaştığı belirlendi.
“İnsan, yaşamla ölüm arasındaki boşluğu kapatabilmişse, öldükten sonra bile yaşamaya devam ediyorsa, o zaman büyük bir İnsan demektir. En büyük başarı, insanın adının ölümsüzleşmesidir. Gelişmeyi, ya da büyümeyi engelleyen her şeyden nefret ediyorum!”
-James-
James Dean, kalıcılığını aydınlanamayan gizemine borçluydu. Jimmy, süratle ama dikkatle, hayatın sunduğu imkanların arasından seçimini yaptı ve yavaş yavaş kendini yaratmaya başlayarak Jimmy Dean’i James Dean’e dönüştürdü: Kendini icat eden adam!
AXE ‘nin ‘Ceydaya doğru yolu göster ‘irinin ceydası AXE’nin ajansı içerisinde son derece doğru bi karar gibi gelmiş olsada…Bir fikri bulanlar bir de 3/5 genç liseli ergenler bu kampanyadan etkilendi.. Cicişler / hilal cebebi ‘den sonra Ceyda’nın yolu etki yaratmaz..
Rengine renk kat
Kanyon’un Rengine Renk Kat kapsamında, Kanyon House Cafe’nin yanındaki camlarda renklenmeleri fark ettiniz mi?! Siz de mesajlarınızı post-itlere yazın! Unutmayın! Oy verin ve kazanın! Son gün 24 Şubat, Cuma! https://apps.facebook.com/RengineRenkKat
Burası erkek dünyası
Funk müziğin ikonik isimlerinden James Brown’ın söylediği gibi gerçekten “This is a man’s world”. Birçok sektörde kadınlar üst düzey yöneticilik koltuklarını kapıyor olabilir, ancak Silikon Vadisi’nde işler böyle değil.
Catalyst şirketinin yaptığı araştırmaya göre kadın yöneticiler tüm sektörlerde yüzde 15.7′lik paya sahip. Kaliforniya’daki şirketlerde bu rakam daha düşük; 100 üst düzey yöneticiden sadece 10 tanesi kadın. Silikon Vadisi söz konusu olunca kadın yöneticileri payı yüzde 9.1′e düşüyor.
Silikon Vadisi’nin konu edilmesinin nedeni, son yıllarda kadın teknoloji kullanıcılarının oranının çok hızlı bir artış trendine girmesi. Örnek vermek gerekirse Nielsen‘in yaptığı araştırmaya göre sosyal ağ kullanıcılarının yüzde 55′i kadın.Daha da önemlisi, e-ticaret gelirlerinin büyük kısmının kadınlardan kaynaklanması. Zappos, Groupon, Gilt Groupe, Etsy ve Diapers gibi şirket gelirlerinin yaklaşık yüzde 70′i kadınlardan sağlanıyor.
Yapılan başka bir araştırmaya göre kadın üst düzey yöneticilere sahip şirketlerin borsada kaybetme olasılığı daha düşük. Bu şirketlerin hisselerinin borsada yükselme ihtimali, sadece erkek yöneticiye sahip firmalara kıyasla yüzde 36 daha fazla. Araştırma bunu kadınların problem çözme yeteneklerinin daha iyi olmasına bağlıyor.
Yukarıda paylaştığımız rakamlara bakılırsa, kadınların tüketimdeki paylarıyla yönetimdeki rolleri arasında orantısızlık var. Teknoloji ve internet şirketleri, en büyük müşteri kitlesi olan kadınları daha çok anlamaya çalışmak zorunda. Buradan yola çıkarak, özellikle Silikon Vadisi şirketlerinin en kısa zamanda kadın yöneticilere çok fdaha fazla sayıda koltuk ayıracağı rahatlıkla söylenebilir.
Silikon Vadisi şirketlerinde çalışan üst düzey kadın yöneticilerin bazıları şöyle:
Allison Johnson, Apple, Global Pazarlama Departmanı Başkan Yardımcısı
Anne Raimondi, SurveyMonkey, Pazarlama Departmanı Başkan Yardımcısı
Amy Chang, Google, Ads Global Başkanı
Barbara Messing, Tripadvisor, CMO
Caterina Fake, Flickr ve Hunch Kurucusu
Carolyn Everson,Facebook, Global Pazarlama Departmanı Başkan Yardımcısı
Heather Harde, TechCrunch, CEO
Jennifer Bailey, Apple, Online Mağazalar Departmanı Başkan Yardımcısı
Jessica Herrin, Stella & Dot, CEO
Jessica Steel, Pandora, İş Geliştirme Departmanı Direktörü
Joanne Bradford, Demand Media, Pazarlama Departmanı Direktörü
Julie Bornstein, Sephora Digital, Genel Başkan Yardımcısı
Katie Jacobs Stanton, Twitter, Uluslararası Strateji DepartmanıDirektörü
Kerry Wharton Cooper, Walmart.com, CMO
Lori Goler, eBay, Başkan Yardımcısı
Marissa Mayer, Google, Maps Departmanı Başkan Yardımcısı
Raji Arasu, eBay, Teknoloji Departmanı Başkan Yardımcısı
Selina Tobaccowala, SurveyMonkey, Ürün Departmanı Başkan Yardımcısı
Stephanie Tilenius, Google, Global Pazarlama Departmanı Başkan Yardımcısı
Tina Sharkey, BabyCenter Yönetim Kurulu Başkanı
Anne Raimondi, SurveyMonkey, Pazarlama Departmanı Başkan Yardımcısı
Amy Chang, Google, Ads Global Başkanı
Barbara Messing, Tripadvisor, CMO
Caterina Fake, Flickr ve Hunch Kurucusu
Carolyn Everson,Facebook, Global Pazarlama Departmanı Başkan Yardımcısı
Heather Harde, TechCrunch, CEO
Jennifer Bailey, Apple, Online Mağazalar Departmanı Başkan Yardımcısı
Jessica Herrin, Stella & Dot, CEO
Jessica Steel, Pandora, İş Geliştirme Departmanı Direktörü
Joanne Bradford, Demand Media, Pazarlama Departmanı Direktörü
Julie Bornstein, Sephora Digital, Genel Başkan Yardımcısı
Katie Jacobs Stanton, Twitter, Uluslararası Strateji DepartmanıDirektörü
Kerry Wharton Cooper, Walmart.com, CMO
Lori Goler, eBay, Başkan Yardımcısı
Marissa Mayer, Google, Maps Departmanı Başkan Yardımcısı
Raji Arasu, eBay, Teknoloji Departmanı Başkan Yardımcısı
Selina Tobaccowala, SurveyMonkey, Ürün Departmanı Başkan Yardımcısı
Stephanie Tilenius, Google, Global Pazarlama Departmanı Başkan Yardımcısı
Tina Sharkey, BabyCenter Yönetim Kurulu Başkanı
Neden Sosyal Medya?
Sosyal medyanın her ne kadar son üç yılda gelişmiş gibi görünse de aslında uzun bir tarihinin olduğunu daha önce sizlerle paylaşmıştık. Ancak sosyal medyanın gerçek anlamda 2006’dan sonra ivme yakaladığını düşünürsek aslında kimileri için hala çok yeni bir kavram. Özellikle küçük şirketler bu yeni medyayı nasıl kullanacakları, müşterilerini nasıl geliştirecekleri ve isimlerini nasıl daha çok insana duyurabilecekleri konusunda henüz uzman değiller.
Son birkaç yıla baktığımızda sosyal medyanın, birçok iş kolunun büyümesinde, marka farkındalığının artırılmasında ve e-ticaretin gelişmesinde önemli bir rolü olduğunu görüyoruz. Bugün markaların çoğu sosyal medyayı daha efektif kullanabilmek için kendini geliştiriyor. Wix tarafından yayınlanan infogragrik, bize ABD’lilerin %80’i en azından bir sosyal ağı kullandığını söylüyor. Hemen söyleyelim; Türkiye’de durum çok farklı değil. Malum ülkemiz kullanıcı sayısı bakımından Facebook’ta altıncı sırada yer alıyor.
Peki şirketler, kendileri için milyonlarca müşteri anlamına gelen bu ağlarda neden yer almalı? Küçük şirketlerin kendilerine en çok sordukları soru bu olsa gerek. İnfografikte bu sorunun cevabı detaylı bir şekilde net verilerle anlatılıyor. Bugün dünyada 2 milyarın üzerinde olan sosyal medya kullanıcısının 2011 yılında %480 artış göstermiş olması oldukça önemli. Ayrıca sosyal ağlardaki aktif kullanıcıların %53’ü markaları takip ediyor. Rakamlar bize sosyal medya daha az maliyetle daha çok kişiye ulaşabileceğimizi de söylüyor.
İnfografikte bunlara ek olarak şirketlerin sosyal ağlarda kendi kitlelerini oluşturarak, müşterileriyle diyalağunu artırma ve olumsuzlukları kontrol etme şansı tanıdığı belirtiliyor. Araştırmada, şirketlerin sosyal ağlarda kendi marka avukatlarını oluşturabildiklerini ve bu sayede satışlarını %48 artırdıkları da dile getiriliyor.
Sen hiç ateş böceği gördün mü?
+ Sen hiç ateş böceği gördün mü.?
- Hayır, görmedim..
+ Göremezsin, göstermiyorlar ki.. Herkes de göremez zaten.. Edison doğayı yendi, hem de kendi sahasında.. Biz o ara yoğunduk, Ediz Hun’un filmlerini seyrediyorduk..
- Anlamadım.?!
+ Kıymetini bil; anlasaydın yalnızlık çekerdin..
Babasının ölümünü anlatırken..
Bu olaydan bir hafta sonra bir Çarşamba günü tanıştım yalnızlıkla.. Sen yalnızlığı yakından gördün mü hiç.? Ben gördüm.. Bahsedildiği gibi değilmiş hiç.. Ben daha iri yarı bir şey bekliyordum.. Biliyordum başından beri biliyordum.. Nerden biliyordum bilmiyordum ama biliyordum işte.. Olsa olsa bir Çarşamba günü olurdu bu.. Zaten hep daha bir yalnız uyanmışımdır Çarşamba günleri.. Ne olacağı belli olmayan bir haftanın tam ortasında.. Yapayalnız..
http://video.google.com/videoplay?docid=-1393821637891735394
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)