9 Kasım 2013 Cumartesi
8 Kasım 2013 Cuma
Bir Kadını Görmek...
“Şu konuda anlaşalım: Kadın vücudu senin için tehlike arz etmez. Sana zarar vermez. Aptal şeyler yapmana sebep olmaz. Salakça şeyler yaparsan, bunları yapmayı sen seçmişsindir.”
Aşağıdaki yazının orjinalini ilk okuduğumda aklıma gelen şey, “Neden ülkemizde kimse böyle yazılar yazmıyor?” oldu. İkinci sorum: “Acaba Türk erkeklerinden kaç tanesi oğulları ile böyle bir konuşma yapabiliyor?”. Her gün sokakta kadınları (sözlü ya da sözsüz) taciz eden erkekler aklıma geldi. Onların kadınlara olan bakış açılarını düşünmeye çalıştım. Onları bu konuda hiç uyarmamış, belki de bu tacizleri desteklemiş olan babalarını düşündüm. Belli ki eylemleri gerçekleştirenler bu konuda benim kadar düşünmüyorlardı. Çünkü kimse onlara bu konuda düşünmeleri gerektiğini söylememişti. Kadının eteğinin kısalığı, neresini açıp açmadığı daha önemliydi. Oysa, yazar ve aktivist Jackson Katz’ın dediği gibi: “Kızlarımızla Miley Cyrus hakkında değil, oğullarımızla Robin Thicke hakkında konuşmamız gerekiyor”.
Yazı, İndiana eyaletinde Christ Community Kilisesi’nde çalışan papaz Nate Pyle’a ait:
Bir gün oğlumla o konuşmayı yapmak zorunda kalacağım. Yok, anne babaların konuşmaktan korktuğu ve çocukların utandıkları o malum konuşma değil. Ben insanları rahatsız etmekten hoşlanırım, o yüzden eminim o konuşma eğlenceli olacaktır. Benim bahsettiğim şey başka bir konuşma. Erkeklerin gözlerinin sık yaptığı o şeyi (şehvet objesini takip etmek) onun da yaptığını farkedince yapacağım. Ben bunu farkedince muhtemelen alış veriş merkezinde olacağız, çünkü babalar oğullarıyla sık sık oralara giderler. Belki de sahildeyken o bakışını farkedeceğim. Nerede olacağı çok da önemli değil. Bu bakışı bir gün göreceğim ve de bu konuşmayı yapmanın zamanı gelmiş olacak.
Gel bakalım şöyle. Seninle konuşmak istiyorum. Ona baktığını gördüm. Seni yargılamıyorum, utandırmak da istemiyorum. Niye yaptığını biliyorum. Ama bu konu hakkında konuşmamız lazım. Çünkü bir kadına nasıl baktığın çok önemli. Pek çok kişi sana, bir kadının seni yoldan çıkarmamak için nasıl giyindiğine dikkat etmesi gerektiğini söyleyecek. Ben de sana şunu söylemek istiyorum. Sabahları giyinmek, bir kadının sorumluluğudur. Ne giyerse giysin, ona bir insan olarak bakmak da senin sorumluluğundur. Gözlerin ona kaydığında, onu giydiği ve giymediği şeyler için suçlamak içinden geçebilir. Ama yapma. Kendini kurban yerine koyma. Konu gözlerinin nereye baktığı olunca, çaresiz bir kurban değilsin. Onlar üzerinde tamamen kontrolün var. Bu kontrolü kullan. Onun gözlerine bakmaya çalış. Onun kıyafetlerini veya vücuduna değil, ona bakmaya çalış. Kendini kurban yerine koyduğun zaman, sadece dışarıdan gelen etkilere tepki veren ve doğruyu yanlıştan ayıramayan biri olduğun yalanına destek olursun. Bana bak. Bu saçma sapan bir yalan. Sen bundan daha fazlasısın. Baktığın kadın da üstündeki kıyafetlerden daha fazlasıdır. Vücudundan ibaret değildir.
Kadınları objeleştirmek üstüne çok konuşuluyor ve bu çoğunlukla doğru. Bir insanı seviyorsan onları bir eşyaya indirgemezsin. Bir insanı (kadın ya da erkek) objeleştirdiğinde insanlıktan çıkmış oluyorsun. Kadınların giyinmesi üzerine iki görüş var. Bunlardan herhangi birine inanmak için baskı görebilirsin. Bu görüşlerden biri, kadınları erkeklerin ilgisini çekmek için giyindiklerini söyler. Diğeri de kadınların, kendilerini erkeklerden korumak için giyindiklerini. Oğlum, sen bu iki görüşe inanacak kadar aciz değilsin. Bir kadın, ya da herhangi bir insan kıyafetleri ile senin dikkatini çekmek zorunda kalmamalı. Sen sadece insan oldukları için onlara hakkettikleri ilgiyi zaten veriyor olmalısın. Diğer yandan, bir kadın kendini senden koruması gerektiğini düşünmemeli. Sen kendine hakim olmalısın. Ne yazık ki iki cinsiyetin birbirleri ile ilişkilerinin temelinde çoğu zaman korku var. Reddedilme korkusu, zarar görme korkusu, kontrolünü kaybetme korkusu. Bazı açılardan kilise de buna katkıda bulundu. Birbirimizden korkuyoruz çünkü diğer insanının tehlikeli olduğunu öğrenmişiz. Kadın vücudunun erkeği günaha davet ettiğini öğrenmişiz. Kadın vücudunu fazla gösterirse erkeklerin salakça şeyler yaptığını öğrenmişiz. Şu konuda anlaşalım: Kadın vücudu senin için tehlike arz etmez. Sana zarar vermez. Aptal şeyler yapmana sebep olmaz. Salakça şeyler yaparsan, bunları yapmayı sen seçmişsindir. Yani, kadın ve erkek arasındaki korkuya katkıda bulunma. Kadın vücudu güzel, muhteşem ve gizemlidir. Onu kendi umutları, düşleri ve deneyimeri olan bir birey olarak görerek onun vücudunu da onurlandır. Onun kendine güvenmesine izin ver. Cesaretini destekle. Ama bunu sakın onun güçsüz olduğunu düşünerek yapma. Bu insanların inandığı en büyük saçmalıklardan biri. Kadınlar erkeklerden güçsüz değildir. Güçsüz cinsiyet değil, öteki cinsiyettirler.
Sana kadınlara bakmamanı söylemiyorum. Tam tersi, onları görmeni söylüyorum. Onları gerçekten gör. Hem gözlerinle, hem kalbinle. Hislerini gıdıklayan bir şey görmek için değil, bir insanı görmek için. Umut ediyorum ki, onlara olan bakışın değişince, onların yanındaki halin de değişecek. Onların sadece etrafında bulunma, onlarla beraber ol. Çünkü günün sonunda, onlar da seninle beraber olmak istiyor. Yargılanma, utandırılma, objeleştirilme veya dışlanma korkusu olmadan yanında olmak istiyorlar. Bunu sadece kadınlar değil, herkes ister.
Bunu sen de istersin.
Kaynak: Yasemin BARLAN
http://www.5harfliler.com/bir-kadini-gormek-bir-baba-ve-ogul-arasindaki-diyalog/
Aşağıdaki yazının orjinalini ilk okuduğumda aklıma gelen şey, “Neden ülkemizde kimse böyle yazılar yazmıyor?” oldu. İkinci sorum: “Acaba Türk erkeklerinden kaç tanesi oğulları ile böyle bir konuşma yapabiliyor?”. Her gün sokakta kadınları (sözlü ya da sözsüz) taciz eden erkekler aklıma geldi. Onların kadınlara olan bakış açılarını düşünmeye çalıştım. Onları bu konuda hiç uyarmamış, belki de bu tacizleri desteklemiş olan babalarını düşündüm. Belli ki eylemleri gerçekleştirenler bu konuda benim kadar düşünmüyorlardı. Çünkü kimse onlara bu konuda düşünmeleri gerektiğini söylememişti. Kadının eteğinin kısalığı, neresini açıp açmadığı daha önemliydi. Oysa, yazar ve aktivist Jackson Katz’ın dediği gibi: “Kızlarımızla Miley Cyrus hakkında değil, oğullarımızla Robin Thicke hakkında konuşmamız gerekiyor”.
Yazı, İndiana eyaletinde Christ Community Kilisesi’nde çalışan papaz Nate Pyle’a ait:
Bir gün oğlumla o konuşmayı yapmak zorunda kalacağım. Yok, anne babaların konuşmaktan korktuğu ve çocukların utandıkları o malum konuşma değil. Ben insanları rahatsız etmekten hoşlanırım, o yüzden eminim o konuşma eğlenceli olacaktır. Benim bahsettiğim şey başka bir konuşma. Erkeklerin gözlerinin sık yaptığı o şeyi (şehvet objesini takip etmek) onun da yaptığını farkedince yapacağım. Ben bunu farkedince muhtemelen alış veriş merkezinde olacağız, çünkü babalar oğullarıyla sık sık oralara giderler. Belki de sahildeyken o bakışını farkedeceğim. Nerede olacağı çok da önemli değil. Bu bakışı bir gün göreceğim ve de bu konuşmayı yapmanın zamanı gelmiş olacak.
Gel bakalım şöyle. Seninle konuşmak istiyorum. Ona baktığını gördüm. Seni yargılamıyorum, utandırmak da istemiyorum. Niye yaptığını biliyorum. Ama bu konu hakkında konuşmamız lazım. Çünkü bir kadına nasıl baktığın çok önemli. Pek çok kişi sana, bir kadının seni yoldan çıkarmamak için nasıl giyindiğine dikkat etmesi gerektiğini söyleyecek. Ben de sana şunu söylemek istiyorum. Sabahları giyinmek, bir kadının sorumluluğudur. Ne giyerse giysin, ona bir insan olarak bakmak da senin sorumluluğundur. Gözlerin ona kaydığında, onu giydiği ve giymediği şeyler için suçlamak içinden geçebilir. Ama yapma. Kendini kurban yerine koyma. Konu gözlerinin nereye baktığı olunca, çaresiz bir kurban değilsin. Onlar üzerinde tamamen kontrolün var. Bu kontrolü kullan. Onun gözlerine bakmaya çalış. Onun kıyafetlerini veya vücuduna değil, ona bakmaya çalış. Kendini kurban yerine koyduğun zaman, sadece dışarıdan gelen etkilere tepki veren ve doğruyu yanlıştan ayıramayan biri olduğun yalanına destek olursun. Bana bak. Bu saçma sapan bir yalan. Sen bundan daha fazlasısın. Baktığın kadın da üstündeki kıyafetlerden daha fazlasıdır. Vücudundan ibaret değildir.
Kadınları objeleştirmek üstüne çok konuşuluyor ve bu çoğunlukla doğru. Bir insanı seviyorsan onları bir eşyaya indirgemezsin. Bir insanı (kadın ya da erkek) objeleştirdiğinde insanlıktan çıkmış oluyorsun. Kadınların giyinmesi üzerine iki görüş var. Bunlardan herhangi birine inanmak için baskı görebilirsin. Bu görüşlerden biri, kadınları erkeklerin ilgisini çekmek için giyindiklerini söyler. Diğeri de kadınların, kendilerini erkeklerden korumak için giyindiklerini. Oğlum, sen bu iki görüşe inanacak kadar aciz değilsin. Bir kadın, ya da herhangi bir insan kıyafetleri ile senin dikkatini çekmek zorunda kalmamalı. Sen sadece insan oldukları için onlara hakkettikleri ilgiyi zaten veriyor olmalısın. Diğer yandan, bir kadın kendini senden koruması gerektiğini düşünmemeli. Sen kendine hakim olmalısın. Ne yazık ki iki cinsiyetin birbirleri ile ilişkilerinin temelinde çoğu zaman korku var. Reddedilme korkusu, zarar görme korkusu, kontrolünü kaybetme korkusu. Bazı açılardan kilise de buna katkıda bulundu. Birbirimizden korkuyoruz çünkü diğer insanının tehlikeli olduğunu öğrenmişiz. Kadın vücudunun erkeği günaha davet ettiğini öğrenmişiz. Kadın vücudunu fazla gösterirse erkeklerin salakça şeyler yaptığını öğrenmişiz. Şu konuda anlaşalım: Kadın vücudu senin için tehlike arz etmez. Sana zarar vermez. Aptal şeyler yapmana sebep olmaz. Salakça şeyler yaparsan, bunları yapmayı sen seçmişsindir. Yani, kadın ve erkek arasındaki korkuya katkıda bulunma. Kadın vücudu güzel, muhteşem ve gizemlidir. Onu kendi umutları, düşleri ve deneyimeri olan bir birey olarak görerek onun vücudunu da onurlandır. Onun kendine güvenmesine izin ver. Cesaretini destekle. Ama bunu sakın onun güçsüz olduğunu düşünerek yapma. Bu insanların inandığı en büyük saçmalıklardan biri. Kadınlar erkeklerden güçsüz değildir. Güçsüz cinsiyet değil, öteki cinsiyettirler.
Sana kadınlara bakmamanı söylemiyorum. Tam tersi, onları görmeni söylüyorum. Onları gerçekten gör. Hem gözlerinle, hem kalbinle. Hislerini gıdıklayan bir şey görmek için değil, bir insanı görmek için. Umut ediyorum ki, onlara olan bakışın değişince, onların yanındaki halin de değişecek. Onların sadece etrafında bulunma, onlarla beraber ol. Çünkü günün sonunda, onlar da seninle beraber olmak istiyor. Yargılanma, utandırılma, objeleştirilme veya dışlanma korkusu olmadan yanında olmak istiyorlar. Bunu sadece kadınlar değil, herkes ister.
Bunu sen de istersin.
Kaynak: Yasemin BARLAN
http://www.5harfliler.com/bir-kadini-gormek-bir-baba-ve-ogul-arasindaki-diyalog/
CV'si Hazır Olan Beni Takip Etsin!
CV'niz hazırsa, bulunduğunuz ortamdan ve insanlardan uzaklaşmanın tam zamanı olduğunu düşünüyorsanız işte ihtiyacınız olan ortam burada! Facebook ana merkezinden bahsediyorum gerçi ana merkez demek büyük bir haksızlık kendisi koca bir kampüs.
6 Kasım 2013 Çarşamba
Popüler Film Kostümlerine Minimal Yaklaşım
Aşağıdaki minimalist film kostümü çalışmaları Brezilyalı tasarımcı Frederico Birchal'ın elinden çıkmış. Çalışmanın altındaki metni okumadan görselin hangi film/diziden olduğu anlaşılıyor. O zaman kendi kendinize eğlenceli bir dikkat testi yapmaya hazır mısın? Bakalım kaçını tahmin edebileceksin?
''Hey Mcfly, nesin sen ha, tavuk mu?''
''Bazinga!''
''İyilik içten gelir. İyilik bir seçimdir. Bir insan seçemezse, insanlıktan çıkar...''
'' +Herkes neden bize bakıyor?' -Ata binen bir zenci hiç görmediler de ondan.''
''Sahip oldukların sonunda sana sahip olur.''
''Bu dünyada iki tip insan vardır. Silahı olanlar ve toprağı kazanlar. Sen silahı olmayansın.''
''Seni izliyorlar Neo''
''I love you, Honey Bunny. Everybody be cool! This is a robbery!''
''Hasta la vista, baby''
4 Kasım 2013 Pazartesi
Instagram'ın İlk Reklamı Michael Kors'tan
Geçtiğimiz günlerde 'instagram artık reklam yayıncılığı için istenen düzeye geldi' haberlerinin ardından Michael Kors'un Instagram'da verdiği ilk reklam olumlu/olumsuz çok fazla tepki aldı. Doğru bir strateji mi derseniz: ilk olmaktan ziyade olumlu tepki alan, iyi konuşturan reklam doğru planlamaya sahip derim.. Instagram reklamına ayrılan bütçeyi Facebook Ads'lere ekleselermiş çok daha fazla kişiye, istenilen mesajla ulaşılabilirmiş.
İlerleyen günlerde bizleri neler bekler bilemem ama şimdilik tek tavsiyem Instagram reklam işine girmeyin, girenleri de derhal çıkarın :)
Otuzuna Doğru Bir Adam
Otuzuna doğru bir adam olan bu adamın şu an için merakını celbeden şey, neden başkalarının düşüncelerini bu kadar önemsediğiydi. Şu hayatta en çok kendisiyle zaman geçirmesine rağmen hareketlerindeki en değersiz parametre de gene kendisiydi. Dünyanın geri kalanının birer uzantısı olmaktan, kendisini sınırlamaktan ve bir auraya sahip olamamaktan usanmıştı. Muhtemelen az önce de ortamdaki enerjiyi analiz edip buna göre bir tavır takınmış ve kendisi olmayı gene başaramamıştı. Ah bir şu 'kendisi' olabilse ya da şu kendisini sevmeyi bir akıl edebilseydi.
Bazen hisleriyle başbaşa kaldığında bir derinliği olduğunu görürdü. Bir şarkıyı o kadar sevebildiği için ruhunun yüceldiğini hisseder ve o enerjiyi koruyabilirse kimseyi umursamadan doyasıya kendisi olabileceğine inanırdı. Belki o aralık onun kalemi bir kadın da bunu görebilir, o yüceliğe teşrif etmeyi isteyebilirdi. Romantik biri olmayabilirdi, ama hisleri vardı. 'Keyif almayı biliyorum' derdi sık sık kendine. Zevkleri olan biriydi, maddeler arası incelikleri vardı.
Az önce gene yalnış anlaşıldığını hissetmiş, samimiyetsiz görünmemek için kendince lüzumsuz gördüğü açıklamalara girişmemişti. Halbuki dünyanın lüzumsuz açıklamalara ihtiyacı vardı, onun ise lüzumsuz açıklamalar yapmak zorunda hissetmeyeceği bir kadına. Neyse, dedi, geçti. Bir dahaki sefere düşüncelerimi daha sakin ve doğru izah ederim. Otuzuna doğru bir adamın bir dahaki sefer'leri hiç bitmezdi.
Otuzuna doğru bir adam sorunların 'üzerine' düşünmek istediğinde tavana, aralarına girmeye çalıştığında ise halı desenlerine bakardı. Gözleri tavana döndüğüne göre şu an bunlara pek de çözüm bulma niyetinde değildi. Bakarsın, otuzunda doğru bir adam oluverirdi.
Rachid Taha
Kadın Dediğin Telekinetik Güçlü Olacak!
New York'taki bir cafede ''Carrie'' isimli film için hazırlanan viral reklamda, bilgisayarına kahve dökülen kadın telekinetik güçlerini kullanır...
Neden İş Yerinde İş Yapılmaz?
Pazartesi günleri insalar en çok neyde zorlanıyor dedim ve aklıma Pazartesinin trafiği, sendromu ve iş yoğunluğu geldi. Tabi, Pazartesi günleri işe gitmenin de insanın ruhunda yarattığı çöküntüyü düşünerek sizlerle Jason Fried'in radikal teorisini paylaşıyorum, iyi seyirler!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)